Sadece saatler kaldı!

Sadece saatler kaldı!



Ceza yememek için son şans! Vatandaşlar akın ediyor

Otoyol ve köprü geçişlerinde kullanılan Kartlı Geçiş Sistemi'nden (KGS) Hızlı Geçiş Sistemi'ne (HGS) geçişin son gününde, Boğaziçi Köprüsü’nde bulunan PTT şubesinde uzun kuyruklar oluştu.
Köprü ve otoyollarda KGS'nin yerini alacak olan HGS'ye başvurular, 31 Ocak 2011 tarihine kadar uzatılmıştı. HGS’ye geçişlerini son güne bırakan vatandaşlar, Boğaziçi Köprüsü’nde bulunan PTT şubesine akın etti. PTT şubesi önünde yoğun araç kuyruğu oluşurken, vatandaşlar da KGS kartlarını HGS çıkartmalarıyla değiştirmek için saatlerce sıra bekledi.
Sırada bekleyen vatandaşlar, duruma tepki gösterdi. HGS’ye geçiş yapan vatandaşlara, görevlilerinin nasıl kullanacağı konusunda yardım ettiği görüldü.Öte yandan, gişelerdeki inşaat çalışmaları da devam ediyor. Çalışmalar kapsamında gişelerin yerleri genişletilecek.





Bağcılar'ın nüfusu 66 ilden daha fazla çıktı!


Bağcıların nüfusu 66 ilden daha fazla çıktı!
TÜİK'in Adrese Dayalı Nüfus sayımı sonuçları ilginç verileri ortaya çıkardı.


Yeni verilere göre Bağcılar il ve ilçe nüfuslarına göre 66 ilden, belde ve köyler de dahil genel nüfusa göre ise 52 ilden daha fazla nüfusa sahip. 66 il arasında 14 de büyükşehir bulunuyor.

Yeni rakamlara göre, Türkiye'nin nüfusu 75 milyon 627 bin 384 olurken, Bağcılar'ın nüfusu da 746 bin 650'den 749 bin 24'e yükseldi. Bu rakamlar, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 1'inin Bağcılar'da yaşadığını ortaya koyuyor. Nüfus olarak İstanbul'un en büyük ilçesi olan Bağcılar, Türkiye'de ise Ankara'nın Keçiören ve Çankaya, Gaziantep'in Şahinbey, Bursa'nın Osmangazi ve Adana'nın Seyhan ilçelerinin ardından altıncı sırada yer alıyor. İstanbul'da Bağcılar'ı yaklaşık 722 bin nüfusu ile Küçükçekmece, 645 bin nüfusu ile Ümraniye ve 625 bin nüfusu ile Pendik takip ediyor.
66 İLDEN DAHA BÜYÜK
TÜİK verilerinin ortaya koyduğu bir diğer çarpıcı veri ise Bağcılar'ın il ve ilçe nüfuslarına göre 66; toplam nüfuslarına göre ise 52 ilden daha büyük olması... İl ve ilçe nüfuslarına göre 16 büyükşehir arasında yer alan Eskişehir, Sakarya ve Erzurum'dan daha fazla nüfusa sahip olan Bağcılar, yeni büyükşehir statüsü kazanan 13 ilden de Şanlıurfa ve Manisa dışındaki 11 ilden daha büyük.
Nüfus sayımı sonuçlarını değerlendiren Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, "Ortaya çıkan veriler, Türkiye nüfusunun yüzde 1'inin Bağcılar'da yaşadığını ortaya koyuyor. İlçemiz nüfusu, ülkemizin 81 ilinden ve Yunanistan, Bulgaristan, Kazakistan gibi ülkelerden gelen soydaşlarımızdan oluşuyor. Ortaya çıkan bu sonuç, belediye olarak bizim sorumluluklarımızı daha da artırıyor" dedi.
TÜİK verilerinden ortaya çıkan önemli bir verinin de Bağcılar'ın demografik yapısına ilişkin olduğuna dikkat çeken Çağırıcı, "Biz zaten Bağcılar'ın genç nüfusa sahip bir ilçe olduğunu biliyorduk. Bağcılar sadece 180 binin üzerinde öğrenci nüfusu olan bir ilçe. TÜİK rakamlarına göre ilçe nüfusumuzun 412 bin 835'inin 30 yaş altı olduğunu görüyoruz. Türkiye'de ortanca yaşın 30.1 olduğundan hareket ettiğimizde bu rakamın büyük önem taşıdığını söyleyebiliriz" diye konuştu.



Cimbomlu olduğunu bilsem 'Kabine'ye almazdım



Cimbomlu olduğunu bilsem Kabineye almazdım

Erdoğan'ın Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yoktur.


Erdoğan'ın kabinede uzun süredir çalıştığı bir isim var ki o da koyu Galatasaraylı! Erdoğan'ın bakan ile zaman zaman şakalaştığı ve "Bu kadar koyu Galatasaraylı olduğunu bilsem seni kabineye almazdım" dediği anlatılıyor!
 
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım İstanbul'a yapılacak 3. Havalimanı'nın önemli detaylarını anlatmak üzere Akşam'ın Ankara bürosunu ziyaret etti. Projeyle ile ilgili bilgi veren Yıldırım ilk kez takvim de verdi. Yıldırım'a "Yasa dışı dinlemeler", "İş Bankası ile CHP ilişkisi" ve "İstanbul'a Belediye Başkanlığı Adaylığı" da soruldu. Koyu Galatasaraylı olan Yıldırım, iyi bir Fenerbahçeli olan Erdoğan ile şakalaşmasını böyle anlattı. 
'Seni kabineye almazdım'
 
Futbolun da konuşulduğu sohbette, Bakan Yıldırım, Başbakan Erdoğan ile Galatasaray-Fenerbahçe konusundaki şakalaşmalarını da anlattı. Erdoğan'ın kendisine "Bu kadar koyu Galatasaraylı olduğunu bilsem seni kabineye almazdım" dediğini aktaran Yıldırım'ın cevabı ise "Artık çok geç" olmuş.



Ünlü yatırımcı Faber: Altın alıyorum!

Ünlü yatırımcı Faber: Altın alıyorum!
Türk vatandaşının en büyük yatırım kaynağı olan altınla ilgili önemli bir açıklama geldi.


Ünlü bir yatırımcı altın fiyatlarının Şubat ayında düşeceğini ancak daha sonra yeniden yükseleceğini söyledi ve bir tavsiyede bulundu: Altın alın!
İsviçreli yatırımcı Marc Faber küresel piyasalarda yaşanan çıkışın uzun soluklu olmayacağı uyarısında bulunarak düzeltme hareketinin an meselesi olduğunu söyledi. 
Özellikle ABD piyasalarına işaret eden Faber, "S&P 500 bu yıl yüzde 5, kasım ayından beri ise yüzde 12 yükseldi. Şimdilik tadını çıkarın ama bu çıkış sonsuza kadar devam etmeyecek. Ben şimdiden satışa başladım ve altın alıyorum" dedi. Ünlü yatırımcı düşüşün şubat ayı itibariyle başlayabileceği uyarısında da bulunarak, "Şu anda borsalarda aşırı alım yapılıyor. Büyük bir coşku var. Ama sönecek. Şubat ortasında hafif çaplı bir düzeltme görülebilir. Sonra yine yükseliş bekliyorum" dedi.
ALTIN ALIYORUM
Faber şöyle devam etti: "Altın alıyorum çünkü sistemik krizlerden endişe ediyorum. Daha önce de bu dünyada savaşlar yaşandı. Yeniden yaşanmayacağını bilmiyoruz"

PKK'nın Hakkari'de yürüttüğü gizli plan


PKKnın Hakkaride yürüttüğü gizli plan
Nüfus Müdürlüğü'ndeki PKK'lı yardımıyla Hakkâri halkının hepsinin fişlendiği ortaya çıktı. Kandil'e ulaştırılan bilgilerle örgütün birçok kişiyi göçe zorladığı belirlendi.


DEVLETE YAKINDIR' NOTU
Şok belgeler, biri Çukurca Nüfus Müdürlüğü'nde çalışan iki zanlıda ele geçirildi. Hakkârili vatandaşların "Devlete yakındır", "Korucudur", "Annesi Türk'tür" gibi ifadelerle tek tek fişlendiği anlaşıldı.
YÜKSEK BEDELLE HARAÇ
Skandal belgelerin Kandil'deki örgüt yöneticilerine ulaştırıldığı tespit edildi. Bu bilgilerle PKK'nın Hakkari'de istemediği kişilere baskı kurduğu, göçe zorladığı ve yüksek bedelle haraç topladığı ortaya çıkarıldı.
PKK'lılara sahte kimlik
Operasyonda nüfus cüzdanı talep formları, kayıp/değiştirme belgeleri ile çok sayıda kimlik fotokopisi bulundu. 2 kilo amonyumnitrat ele geçirildi.
Sanıkların PKK'lı bombacılara sahte nüfus cüzdanı çıkardıkları da belirlendi. Böylece PKK'lı teröristlerin yurda kolayca giriş yaptıkları öğrenildi.
Nüfus Müdürlüğü'nde çalışan bir PKK'lının yardımıyla Hakkâri halkının hepsinin fişlendiği ve bilgilerin Kandil'e iletildiği ortaya çıktı. Örgütün bu bilgilerle Hakkâri'de istemediği kişilere baskı kurarak göçe zorladığı ve yüksek bedelle haraç topladığı belirlendi. Sanıklar PKK'lı bombacılara da sahte nüfus cüzdanı çıkarmışlar.
Emniyet birimler 28Ocak tarihinde terör örgütünün sivil yapılanmasına yaptığı operasyonlardaHakkâri halkına ilişkin fişleme belgeleri ele geçirdi. Hakkâri halkını isimisimkayıtlara geçen PKK ajanlarının bilgi ve belgeleri Kuzey Irak'a ve Kandil'e aktardıkları tespit edildi. Hakkâri fişleme skandalıyla sarsıldı. Çukurca'da Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlükleri'nce koordineli olarak yürütülen operasyonda 2 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Çukurca İlçeNüfus Müdürlüğü'nde çalışan birmemurun da bulunması emniyet birimlerini harekete geçirdi. Yapılan aramalarda Hakkâri halkına ait birçok bilgi ve fişleme belgelerine ulaşan ekipler soruşturmayı derinleştirdi.
HALKI ÖRGÜTE ŞİKAYET ETTİLER
Gözaltına alınanlar üzerinde yoğunlaştırılan operasyonlar ve işyerlerinde yapılan aramalarda örgütsel görüşmelerde kullanılan Hakkâri ve Çukurca ilçesinde yaşayan vatandaşlarla ilgili fişleme belgeleri ele geçirildi. Ayrıca aramalarda nüfus cüzdanı talep belgeleri ve nüfus cüzdanı kayıp/değiştirme belgeleri ile çok sayıda kimlik fotokopisi ve 2 kg ağırlığında amonyumnitrata ulaşıldı.
PKK'LILARA SAHTE NÜFUS CÜZDANI
Ayrıca gözaltına alınan kişilerin PKK'lı bombacılara sahte nüfus cüzdanı yaptıkları belirlendi. Bu sayede PKK'lıların sahte kimlikle yurda kolay giriş yapma imkanı sağladıkları öğrenildi. Ayrıca gözaltına alınanların kendilerine şifreli bir alfabe oluşturup, bu şifreleri kullanarak bazı notlamalarda bulunduğu da ele geçirilen belgelerde görüldü. Gözaltına alınan kişilerin, Hakkârili vatandaşları, devlete yakındır, korucudur şeklinde fişleyerek örgüte bildirdiği belgelere yansıdı. Bu fişleme belgelerini alan terör örgütünün iseHakkâri'de istemediği tümkişilere baskı yaparak göç etmeye zorladığı ve vergi ismiyle ceza keserek yüksek bedelli haraç topladığı belirlendi.
ANNESİ ÇUKURCALI TÜRK'TÜR
Nüfus müdürlüğünde çalışan memurun, halkı fişleme yöntemleri ise belgelere şöyle yansıdı:
H.Ö: Meşguliyeti koruculuktur.
İ.Y: PKK ve Kürt düşmanıdır, askerle ve emniyetle ilişkisi vardır.
A.L.G: Kardeşi JİTEM, babası Emniyet için çalışıyor.
Ö.G: Diyarbakır'da ajanlık eğitimi aldı, herkes onu ajan olarak biliyor, annesi Çukurcalı Türk'tür.
K.Ş: Devlete bağlı bir adamdır, 10 yıldır korucudur, kaymakamları korur, Türkiye devleti de bu adama güvenir.



KCK OPERASYONLARI BÖLÜNMEYİ ÖNLEDİ

KCK OPERASYONLARI BÖLÜNMEYİ ÖNLEDİ

KCK operasyonlarının hayati önemide dikkat çeken Yalçın Akdoğan, "Türkiye'nin bütünlüğünü tehdit eden muhtemel felaket KCK operasyonlarıyla atlatıldı" dedi.


İmralı’yla başlatılan müzakerelerin devletin bir yenilgisinin değil, PKK’nın yaşadığı bir hezimetin sonucu olduğunun söyleyen Yalçın Akdoğan, PKK'nın 2012'de yaşadığı hezimette KCK operasyonlarının önemine dikkat çekti.
 
Akdoğan, “Şehir merkezlerindeki KCK operasyonlarını önemsiyorum. Yani KCK operasyonları olmasaydı bugün PKK’nın bu arzu ettiği noktaya Türkiye gelebilirdi. Daha büyük karışıklıklar yaşayabilirdi. İç bütünlüğünü gerçekten riske sokan bir noktaya Türkiye gelebilirdi. Bu muhtemel bir felaketin, KCK operasyonlarıyla atlatıldığı kanaatindeyim" dedi.
 
Terörle mücadele profesyonel birliklerin başarısına da dikkat çeken Yalçın Akdoğan,"Kırsalda asker, polis, jandarma işbirliğiyle ciddi operasyonlar yapıldı. PKK tüm gücünü kullanmasına ve destek almasına rağmen bu işin olmayacağını anladı. Ne halkı sokaklara döktü ne de kırsalda hakimiyet kurabildi. Bu noktada güvenlik politikalarını eleştirenlerin, KCK operasyonlarını eleştirenlerin anlamadığı buydu. Hükümet bir yıldır bu politikalarla başarılı olamasaydı Türkiye bugün başka bir noktaya savrulmuş olurdu" ifadelerini kullandı.
 
Yeni Akit'in Ankara Temsilciliğini ziyaret eden Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Danışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, İmralı görüşmeleriyle ilgili süreci değerlendirdi.
 
“VESAYETÇİ ANLAYIŞ PKK’DAN BESLENİYOR”
 
İç ve dış dinamiklerin bugüne kadar terörden faydalandığını ve Türkiye’nin terör belasından kurtulmasını engellediğini kaydeden Akdoğan, İmralı görüşmeleri devam ederken provokasyon uyarısında bulunarak, “İç dinamikler dediğiniz zaman, yani bu vesayetçi anlayış bir şekilde terörden nemalandı, beslendi. Terör olgusu üzerinden siyasi iktidarın alanını daralttı, onu baskıladı, onu yönlendirmeye çalıştı, zayıf düşürmeye çalıştı. Şimdi bu anlayış Türkiye’de çok geriletildi ama tamamen bitirilmiş değil. Yani birçok olayı PKK’nın bile, Öcalan’ın bazı terör olaylarını izah etmekte zorlandığını, bunu bir şekilde derin devlet içerisindeki birtakım odaklarla PKK içerisindeki derin yapılanmaların işbirliğiyle bu olayların gerçekleşebileceğini söylediğini de biliyoruz. Bunlar tamamen bitirilmediği için, iç dinamiklerde de buna olumsuz etkide bulunmak isteyenler olabilir. Dış dinamiklerden de olabilir. Sadece dışarıya bakmamak lazım, içeride de yine müteyakkız olmak lazım” dedi.
 
“FİNAL DEĞİL HEZİMET YILI OLDU”
 
Belli güçlerin yönlendirmesiyle terör örgütü PKK’nın 2012’yi final yılı ilan ettiğini ama bozguna uğradığını vurgulayan Akdoğan, şöyle konuştu: “Bu büyük bir yanılgıydı. Yanlış bir hesap yapıldı. Örgüte böyle bir hava verildiği anlaşılıyor. Siz bu işi yaparsınız bak işte Suriye’de oluyor, Kuzey Afrika ülkelerinde oluyor, bir şekilde halk sokaklara dökülüp netice alabiliyor diye. Neticede böyle bir yanılgıya kapıldığı anlaşılıyor. Bu sadece örgütün kendi iç dinamikleriyle belirlediği bir strateji ve geldiği bir nokta mıdır, işte ne kadar yönlendirmeyle bu işi yapmaktadır? Bölgedeki genel çalkantıya baktığımızda çok kendi kendine yapmadığı anlaşılıyor. Ama neticede ben şehir merkezinde halkı sokağa dökerim, kırsalda da alan hakimiyeti kurarım, burada bir bölgeyi tamamen kendi kontrolüme alırım dendi. Şimdi bu hesap tutmadı. 2012 yılına onlar final yılı dediler. Yani bütün gücüyle yüklendiler. Devlet de buna karşı rest çekti. Hodri meydan dendi. PKK tam bir hezimete uğradı.”
 
“KCK OPERASYONLARI OLMASAYDI…”
 
PKK’nın 2012’de yaşadığı hezimette KCK operasyonlarının rolüne vurgu yapan Akdoğan, şöyle devam etti: “Şehir merkezlerindeki KCK operasyonlarını bu yüzden önemsiyorum. Yani KCK operasyonları olmasaydı bugün PKK’nın bu arzu ettiği noktaya Türkiye gelebilirdi. Daha büyük karışıklıklar yaşayabilirdi. İç bütünlüğünü gerçekten riske sokan bir noktaya Türkiye gelebilirdi. Bu muhtemel bir felaketin, KCK operasyonlarıyla atlatıldığı kanaatindeyim. Ve kırsalda da asker, polis, jandarma işbirliğiyle ciddi operasyonlar yapıldı. PKK tüm gücünü kullanmasına ve destek almasına rağmen bu işin olmayacağını anladı. Ne halkı sokaklara döktü ne de kırsalda hakimiyet kurabildi. Bu noktada güvenlik politikalarını eleştirenlerin, KCK operasyonlarını eleştirenlerin anlamadığı buydu. Hükümet bir yıldır bu politikalarla başarılı olamasaydı Türkiye bugün başka bir noktaya savrulmuş olurdu.”
 
İMRALI’YLA GÖRÜŞME SÜRECİNE NASIL GELİNDİ?
 
İmralı’yla başlatılan müzakerelerin devletin bir yenilgisinin değil, PKK’nın yaşadığı bir hezimetin sonucu olduğunun altını çizen Yalçın Akdoğan, şunları kaydetti: “Gelinen noktada Hükümet-İmralı görüşmeleri devletin bir acziyeti, zaafı, bir yenilgisinin neticesi değil. Terör örgütünün bütün bu hedeflerinin boşa çıkartılmasının, ciddi bir bozgun ve hezimet yaşamasının neticesinde gelinen bir nokta. Yani İmralı, eskiden buna Oslo süreci de dahil, ne kadar çok eylem olursa ben o kadar muhatap alınırım anlayışındaydı. Bu yüzden eylemlerin olmasını da bu şekilde el altından destekliyordu. Eylem olduğu kadar kendisinin ciddiye alınacağı kanaatine sahipti. Şimdi devlet ne yaptı? Bütün kapıları kapattı. Hem güvenlik politikalarıyla örgütü durdurdu hem İmralı’yla diyalogu kesti. Avukat görüşmeleri vs. bu irtibatı kesti. Örgüt bu eylemleriyle seni İmralı’ya gömdü, seni boşa düşürdü ve ben de bu şeyi kesiyorum dedi. Ve İmralı bir anda anlamsızlaşmaya başladı. Şimdi İmralı şunu görüyor: Burada konsept değişti. Artık örgüt eylem yaparsa muhatap alınırım değil, örgüt eylem yaparsa ben burada anlamsızlaşıyorum, bertaraf ediliyorum, devre dışı bırakılıyorum. Bunu gördüğü için örgütün eylem yapmasını isteyeceği kanaatinde değilim İmralı’nın. Güçlü bir zeminde bu görüşmelerin başladığı kanaatindeyim. Yani bir acziyetin ve zafiyetin neticesinde bu noktaya gelinmedi. O yüzden artık silah bıraktırma konusunda Öcalan daha fazla devreye girmek durumunda. Devreye girdiği takdirde, çözüm şartıyla devreye girdiği takdirde kendisi bir anlam kazanır. Öbür türlü zaten yine bertaraf olmaya devam eder.”
 
“SİLAH BIRAKMA YAŞANIRSA SÜREÇ VAR DENEBİLİR”
 
Konseptin değiştiğini ve artık İmralı görüşmelerindeki amacın örgütün silahlı unsurlarının sınır dışına çıkarılması ve silah bıraktırma olduğunu belirten Akdoğan, “Bundan sonra sınır ötesine çekilirse ve silah bırakma yaşanırsa bir süreç var denebilir. Yoksa hükümet bir sürü bir şeyler yapacak, ondan sonra sonuç çıkacak gibi bir yaklaşım yanlış bir yaklaşımdır. Bu noktada Kürt meselesi bağlamında hükümet zaten birtakım adımlar atıyor. Bu İmralı’yla hükümet arasında al-ver şeklinde devam eden bir müzakere şekli değil. Kürt meselesinin birçok parçası da burada gündeme getirilecektir. Burada problem terör örgütüdür. Bu nasıl silahsızlandırılacaktır? Yürüyen diyalog bu eksende yürüyen bir diyalogtur. Bu adım atılırsa süreç bir anlam ifade eder” diye konuştu.
 
LİBERALLERE SERT ELEŞTİRİ
 
Sürekli hükümeti eleştirerek, PKK ve BDP’nin yanlışlarını görmezden gelen liberallerin toplumda bir karşılığının olmadığını kaydeden AK Partili Akdoğan, şunları söyledi: “PKK’yı, BDP’yi eleştirdiğiniz zaman sanki Kürt düşmanlığı yapıyormuşsunuz gibi bir algı oluşturuluyor. Bu mağduriyet edebiyatı üzerinden PKK’yı aşırı derecede sahiplenme ve adeta onun avukatlığına soyunarak, onun yapıp ettiği her türlü olumsuzluğu görmeyip sürekli hükümete fatura kesen, hükümeti suçlayan, eleştiren, hükümetin önüne işte bir takım eylem planları koymaya çalışan bir anlayış içindeler. Bu yanlış bir anlayış. Özellikle bu süreçte ben kötü adam gibi BDP’liler tarafından takdim edildim. Bu yazarlar da bunu çok yaptılar. Niye kötü adam? Çünkü onları eleştiriyorum. Şimdi biz bunlarla bir siyasi mücadele veriyoruz. Yani bu sorun çözülse de bu mücadeleyi vereceğiz, çözülmese de bu mücadeleyi vereceğiz. Ben bunları siyasi düşman olarak görmüyorum. Ama siyasi rakip olarak bu sorun çözülse de siyasi mücadelemiz devam edecek. Bunları eleştirmemizden rahatsız olmaları doğru bir şey değil.”
 
“TOPLUMUN HASSASİYETİNİN FARKINDAYIZ”
 
İmralı görüşmeleri sırasında toplumun hassasiyetlerini önemsediklerini belirten Yalçın Akdoğan, “Hükümeti ihanetle, ülkeyi bölmekle suçladılar. Ama millet görüyor, ortada böyle bir şey yok. Türkiye’nin bölünmesini hükümet engellemeye çalışıyor. Her yıl şehit veriliyor. Artık bu sürdürülebilir bir durum değil. Bu Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü de tesis ediyor, iç barışını da tesis ediyor. Türkiye’nin önünde bir engel bu terör. Bunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Hükümet ne isterlerse yapacağız anlayışında olsaydı, Başbakan çıkıp Öcalan’a ev hapsi konusunda o kadar net konuşmazdı” ifadelerini kullandı.

İstanbul sınavda, Topbaş nöbetteydi!

İstanbul sınavda, Topbaş nöbetteydi!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1000 araç ve 3000 personel ile 72 saat aralıksız mesai yaptı, şehir kara teslim olmadı.


AKOM'da süreci bizzat takip eden Başkan Topbaş, 2 gün evine bile uğramadan mesai yaptı.

İSTANBUL KAR SINAVINI GEÇTİ
3 Gündür aralıksız devam eden kar yağışına rağmen ana ulaşım akslarında hiçbir aksamayaşanmadı. New York'ta geçen yıl bir kaç gün devam eden kar yağışı nedeniyle 1 hafta süreyleçöpler toplanmamış, toplu ulaşım araçları bile seferlerini durdurmuştu.
Başbakan Erdoğan bir kaç hafta önce İstanbul trafiği ile ilgili eleştirilere "Bas bas bağırıyorsunuz, gidin Manhattan'ı görün" yanıtını vermişti. Erdoğan'ın bu çıkışı İstanbul ve New York şehirleri arasında  kıyas fırsatı doğurdu.
TOPBAŞ'IN UYARILARI SONUÇ VERDİ
İstanbul son 3 gündür aralıksız devam eden kar yağışına teslim olmadı.  İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaklaşık 1000 araç ve 3000 personel ile 72 saat süreyle aralıksız sürdürdüğü çalışma sayesinde ana cadde ve arterlerde ulaşım  kesintiye uğramadı. Toplu araçlarında ek sefer uygulanması ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın doğru zamanlamayla yaptığı uyarılar sonuç verdi. İstanbul'da ara sokaklar ve uluslararası yollara bağlantı sağlayan bazı kavşaklar ile dik yokuşlar hariç televizyon kameralarına "Kara teslim" görüntüsü verilmedi. Şehri çöp dağları kaplamadı,  Metrobüs, otobüs, metro ve şehir hatları seferleri aksamadı. İstanbullular sabahları evlerinden çıktıklarında hemen her cadde başında bir karla mücadelearacı görmenin rahatlığını yaşadı.
NEW YORK'TA ÇÖPLER 1 HAFTA TOPLANMADI
Başbakan Erdoğan'ın  'Manhattan'ı görün" sözüyle işaret ettiği ABD'nin New York kentinde ise geçen yıl yağan kar hayatı felce uğratmıştı. Şehirde 1 hafta boyunca çöpler toplanamamış, toplu ulaşım araçlarının seferleri durdurulmuştu. New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, kar fırtınasında kriz yönetiminin "Yetersiz ve kabul edilemez" olduğunu itiraf etmişti. New York'taki ünlü Central Park'ta kalınlığı sadece 12 santimetre olarak ölçülen kar nedeniyle yaşanan kriz nedeniyle New York Belediye Başkanı Bloomberg'in elinden bir şey gelmediğini söyleyip şehirde yaşayanlara sadece sabır tavsiye etmesi de tartışma konusu olmuştu.
İSTANBUL'DA KİMSESİZLER UNUTULMADI
İstanbul'da kış çalışmaları sadece yolları açık tutmakla sınırlı kalmadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi sokaklarda yaşayan kimsesizleri kar yağışı başlamadan 2 gün önce Sarıyer'deki bir spor tesisinde misafir etti. Yaklaşık 1000 kişi bu hizmetten yararlandı. Kurumsal bakımı kabul edenlere kalıcı barınma imkanı tanınırken, tesislerden kendi istekleriyle ayrılan yaklaşık 700 kişiye yani "Sokaklarda mutluyuz" diyenlere bir sonraki kar yağışında görüşünceye kadar "hoşça kalın" dendi.  
SOKAK HAYVANLARI DA DÜŞÜNÜLDÜ
İstanbul'da sokak hayvanları da kaderlerine terk edilmedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Veterinerleri kar yağışı süresince yiyecek bulmakta zorlanan sokak hayvanlarının imdadına yetişti. Sokaklardaki hayvanlara mama dağıtıldı. Duyarlı vatandaşların da destek verdiği çalışmalarla sokak hayvanlarının karda kışta aç kalmaması sağlandı.
MOBİL BÜFELER İLAÇ GİBİ GELDİ  
İstanbul'da kar yağışı devam ederken, Büyükşehir Belediyesi tarafından belirli noktalara yerleştirilen mobil büfeler önemli bir işlev gördü. Özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde vatandaşlara yapılan çay, çorba, su ve kumanya ikramı soğuk havada deyim yerindeyse ilaç gibi geldi. Metro istasyonları ve hastane bahçelerinde yoğunlaşan mobil servis memnuniyet uyandırdı.
TOPBAŞ KARLA MÜCADELEYİ AKOM'DAN YÖNETTİ
Kar yağışı başlamadan önce yani  Pazar akşamı saat 18:00'de kameraların karşısına geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,  "Pazartesi, Salı ve Çarşamba günleri yoğun kar yağışı var, kış lastiği olmayanlar trafiğe çıkmasın, toplu ulaşım tercih edilsin" diyerek doğru zamanda doğru uyarılarda bulundu. Topbaş'ın verdiği talimatla karla mücadele ekipleri bir gün önceden kritik noktalara yerleştirilerek hazır bekletildi. Yağış başlar başlamaz tüm ana cadde ve arterlerde 72 saat aralıksız sürecek tuzlama, solüsyon çalışmalarına start verildi. Başkan Topbaş, Pazartesi sabah saatlerine kadar AKOM üzerinden çalışmaları bizzat yönetti. Pazartesi sabahı saat 06:00'da İstanbul'un olimpiyat adaylığı resmi başvurusu için İsviçre'nin Lozan kentine uçtu. Bir kaç saat Lozan'da kalan Topbaş, apar topar İstanbul'a dönüp, havalimanından AKOM'a geçti ve karla mücadele çalışmaları hakkında bir kez daha basın toplantısı düzenledi. Topbaş böylece 2 gün süreyle evine hiç uğramadan  mesai yapmış oldu.


Trafikta hız radarlar kaldırılsın mı? Kim ne diyor?

Trafikta hız radarlar kaldırılsın mı? Kim ne diyor?

Trafikte hız limitleri düşüp cezalar artınca tartışma başladı.



2012'nin sonlarında İçişleri Bakanlığı'nın aldığı kararla karayollarında hız denetimleri yoğunlaştırıldı.
2015 yılına kadar hız denetimlerinin yüzde 15 oranında artırılarak hız ihlallerinin azaltılması hedefleniyor. 
 
Peki, hız radarları ne kadar işe yarıyor? Sürücüler hız radarları hakkında ne düşünüyor sizin için araştırdık. Otohaber dergisi yayın yönetmeni Birkan Demir Çalışkan hız radarlarının kaldırılmasından yana, Auto Motor & Sport test editörü Yalın Gülmez hız radarlarının caydırıcı olduğunu savunuyor, Haşmet Babaoğlu ise eğitimsiz sürücüler karşısında hız radarının da işe yaramayacağı görüşünde…
 
 
Birkan Demir Çalışkan (Otohaber Yayın Yönetmeni) 
Ben hız radarlarına karşıyım! 
"Evet, doğru duydunuz. Ben hız radarlarına karşıyım. Bugüne kadar çok saçma yerlerde saçma hızlarda ceza yemekten artık sıkıldım. Örnek; Küçükyalı sahil yolu. Yıllar önce 50 km/s'lik hız limitinin olduğu yerde 74 km/s ile ceza yemiştim. Örnek: Milas çıkışındaki duble yol. 90 km/s'lik yerde 124 km/s ile gittiğim için… Benimle yolculuk etmiş olanlar bilir. Oturma pozisyonum yaşlı teyzelerinki gibi direksiyona yakın, koltuğum dik ve başlığım göz hizamdadır. Direksiyon ve pedallarla, kol ve bacaklarımın açıları 130 derecedir. Yan aynalarımdan, kullandığım otomobilin poposunu dahi görmem. Sürüş esnasında muhabbet ediyorsam yanımdakine bakmam. Yolda ilerlerken de 360 derecelik kontrolü elden bırakmam. Durum böyle olunca da kaldırımda yürüyen yayayı, arkadaki minibüste ücretleri alan muavini ya da yeni yapılan gökdelenlerin kaçıncı katta olduğunu da görürüm. Çünkü otomobil kullanırken, onu doğru kullanmayı öğreneli çok yıl oldu. Dolayısıyla seyrettiğim yolun hızını kendim belirleyebilecek kadar kendime güveniyorum. Ben, benim sürüş tarzım için hız radarlarına karşıyım. Ama ne yazık ki trafiği paylaştığım benim haricimdeki yüzde 90 için hız kontrollerinin destekçisiyim. Emniyet kemeri "sıkıyor" diye takmayan, bir elinde sigara, bir elinde telefonla sürüşüne devam edenler için bu radar uygulamaları devam etmeli. Ya da kullandığı damperli kamyonun kaç metrede duracağını bilmeyen şoförler için de…" 
 
Yalın Gülmez (Auto Motor & Sport terst editörü) 
Güvenlik için gerekli 
"Kameralarla yapılan hız kontrolü teknik olarak en etkili sistem. Özellikle ülkemiz gibi trafik bilincinin gelişmediği toplumlarda bu tür sistemlerin önleyici olabileceğini düşünüyorum. Ülkemizde trafik eğitimi çok yetersiz ve trafiğe dahil olanlar hızın sonuçları hakkında fikir sahibi değiller. Eğitim seviyesinin yakın bir zamanda yükseltilemeyeceği gerçeğinden hareketle, sıkı denetim ve cezalandırma, insanların ulaşım güvenliğinin sağlanması için tek yol gibi görünüyor."
 
Haşmet Babaoğlu
Radar ne yapsın!
"Bu yıl içinde 40 bin kilometre uzun yol yaptım. Büyük bülümünde aynı otoyol ve duble yolları tekrar tekrar kullandım. Tecrübem şu: radarların belli bir caydırıcılığı var, doğru ama sürücüler radar noktalarını çok çabuk ezberleyip kendi taktiklerini geliştiriyorlar. Sonuçta radar o yol için daha çaylak veya dalgın olan sürücüyü cezalandırıyor. Ben hız konusunda umutsuzum. Çünkü bizim trafiğimizin baş belası sürekli aşırı hız değil, daha çok dikkatsizlik ve kötü sürücülük... Yolun üzerindeki toz yeni yağan yağmurla mıcırdan beter bir hal almış adam önündeki arabanın on metre arkasında 90 km süratle gidiyor. Yani sorarsan, hızında bir yanlış yok ama yaptığı her şey yanlış. Sonra bir bakıyorum, frene bastığı gibi şarampole... Buna radar ne yapsın!"

Türkiye'yi bekleyen büyük tehlike

Türkiyeyi bekleyen büyük tehlike

Küçük kız ölümden döndü...


Yoğun kar yağışıyla birlikte çatılarda biriken karlar tehlike saçmaya başladı. 
 
 
Yetkililer tüm vatandaşları yolda yürürken çatı saçaklarında oluşan sarkıtlara karşı çok dikkatli olmaları konusunda uyardı. Tunceli çarşı merkezinin çatısında biriken karlar bir anda park halindeki bir aracın üstüne düştü.
 
O anda araç içinde oturan küçük bir kız çocuğu şans eseri yara almadan kurtuldu. Bir iş hanının çatısında biriken ve 1 metre kalınlığında olan dev kar kütlesi büyük bir gürültü ile çatıdan düştü. Kar kütlesi O anda sokakta park edilen ve içinde bir kız çocuğunun bulunduğu bir otomobilin üzerine düştü.
 
O anda aracın yanında bulunan kızın babası büyük bir panikle kaçmaya çalıştı. Karlar düştükten sonra araca yönelen adam çocuğunu dışarı çıkardı. Küçük kız çocuğu şans eseri yara almadan kurtulurken, araç kullanılamaz hale geldi. O anda panikle kaçan ve sonrasında aracın içinden kızını kurtaran adamın imam olduğu ve özel işleri için Tunceli merkeze geldiği öğrenildi. 
 
DHA